http://www.orhangazigemic.com/
Bumerang - Yazarkafe

Sevgili Dostlar
Yorumlarınızla,
Önerilerinizle
bu makalelere can gelecektir.
BİR DAVAYI DERT EDİNDİM. . İNSANLARIN DERTLERİYLE, HEMDERT OLACAĞIM.
BU DERT ORTAKLIĞI İLE, BAŞLAYAN DOSTLUKLARA

YELKEN AÇAN BİR GEMİ OLACAK BU SAYFALAR.



NAMAZ VAKİTLERİNİ EN ÖNEMLİSİ DE İMSAK VAKİTLERİNİ YUKARIDAKİ TAKVİME GÖRE DİKKAT EDER VE O GÖSTERİLEN SAATLARE İLTİFAT EDERSENİZ ÇOK ÇOK İYİ EDERSİNİZ. ALLAHU TEALA SİZLERİ KORUSUN AMİN. BİZİ DE KORUMASI İÇİN HEP DUA EDİYORUZ. SİZLERİN DE DUALARINIZI BEKLERİZ.

Sevgili Dostlar
Gemiç Köyü Hakındaki bilgilerin önemli bir bölümünü, 96 yaşındaki Annem Halide Güler'den aktardım.
Kendi hayatından ziyade, Gemiç Köyü insanlarını bize anlattı.
Yurdumuzun insanlarını da karakter bakımından özetledi.
İçimizde bir çalışma şevki olduğunu Fakat tembelliğimizin daha baskın geldiğini belirtti.
Çok zeki olduğumuzu, çalışırsak çok ileri ülkeler düzeyine çıkacağımızı ifade etti.
Herkesi kendi gibi çalışmaya davet etti.
Çalışmak, çok çalışmak insanı daha dinç yapar.
İşleyen demir paslanmaz, dedi.
GEMİÇ KÖYÜ, HAVASI, SUYUYLA VE EN ÖNEMLİSİ GÜZEL İNSANLARIYLA MUHTEŞEM BİR YERDİR

12 Temmuz 2013 Cuma

İLK ORUÇ

HOŞGELDİN YA ŞEHRİ RAMAZAN





İLK ORUÇ


SİZE BU YAZIDA HALİT DEDEMDEN BAHSEDECEĞİM
HALİT ORHAN ANNEMİN BABASI DEDEMDİR. BABAM KENDİ BABASI HASAN DEDEMİN İSMİNİ BANA VERMİŞ.
HALİT DEDEM KÖYÜN BİLGE İNSANIYDI. TAM 30 YIL MUHTARLIK YAPMIŞ, SEVİLEN BİRİYDİ. BİR BAHÇESİ VARDI. İSMİNE BOĞAZ BAHÇE DERDİK.
BAHÇE YİNE DURUYOR. BELKİ ELLİ YIL OLDU, ORAYA GİTMEDİM. DAYIM HERZAMAN ÇAĞARDI. FAKAT AYAKLARIM GİDEMEDİ. ÇÜNKİ ORADA DEDEMLE İLGİLİ HATIRALAR VARDI. ŞİMDİ BİLE GÖZLERİM DOLDU.
DAHA YEDİ YAŞIMA GELMEDEN ORUÇ TUTACAĞIM DİYE DİRETMİŞTİM. YİNE BÖYLE SICAK BİR YAZ GÜNÜYDÜ. BERABERCE BOĞAZ BAHÇEYE GİTTİK.
BAHÇE SANKİ HER TÜRLÜ MEYVE VE SEBZENİN TEŞHİR EDİLDİĞİ BİR MÜZE GİBİYDİ. KİRAZ, ŞEFTALİ, ARMUT, VİŞNE, HER ÇEŞİT DUT AĞACI, YANİ BEYAZ DUT, SİYAH DUT, SÜRMELİ DUT, EKŞİKARA, HELE O NEFİS ÇİLEKLER…
MİS GİBİ DOĞAL SEBZELER… SALATALIKLAR ÇENGELKÖY CİNSİYDİ. ŞİMDİ TEZGAHLARDA BOLCA GÖRDÜĞÜMÜZ SALATALIKLARA BENZEMEZLERDİ.. FASULYE, BİBER, PATLICAN, KIRMIZI DOMATESLER..
TABİİ BUNLARI SULAMAK İÇİN TETİBAT DA GEREKİYORDU. BAHÇE ADI GİBİ BOĞAZDI. YANİ İKİ TEPENİN ARASINDA KENDİNE YER EDİNMİŞTİ. TA DAĞLARDAN GELEN BİRDEN FAZLA SU DAMARI VARDI. İŞTE DEDEM O SU DAMARLARININ ÖNÜNE TAM ÜÇ TANE HAVUZ YAPMIŞTI. BU HAVUZLAR DOLAR TAŞARDI. AŞAĞIDAKİ BAŞKALRININ BAHÇELERİNE DE AKARDI.
HAVUZLARIN EN ALTINDA İNCE KÜNK BORU VARDI. ONLAR HAVUZ BOŞALDIKTAN SONRA İYİCE  KAPATILIR. BİR DAHAKİ SULAMAYA KADAR DOLMASI BEKLENİRDİ.HAVUZUN ÜSTÜNDE İSE İNCE BİR KÜNK BORU VARDI. ORADAN SUYUN FAZLASI AKARDI.
DEDEM BENİ BAHÇEYE EŞEĞİYLE GÖTÜRDÜ. KENDİSİ MEYVE VE SEBZELERİN BAKIMINI YAPIYOR. BİR AYLIKÇISI VAR ONUNDA YARDIMINI ALIYOR. EVİNDE HERZAMAN AYLIKLA ÇALIŞAN BİR ADAMI BULUNURDU.
AKŞAMA DOĞRU BEN TABİİ ÇOK SUSADIM. ORUÇ NEDİR BİLMİYORUM. SU İÇİLMEYECEK DENDİ DE, ONU DA UNUTMUŞ GİBİYİM. HAVUZUN ÜSTÜNDEN BİLLUR GİBİ SU AKIYOR. SANKİ BİR ŞERBET…
YAVAŞÇA AKAN SUYA YAKLAŞTIM. ELLERİMİ AVUÇ YAPTIM. İÇİNE  SERİN SU DOLDU. BAŞIMI EĞDİM. KANA KANA İÇİYORUM.  DEDEMİN YANINDA ÇALIŞANI ORUÇLU OLDUĞUMU BİLİYOR VE BANA AKŞAMA KADAR AFERİN DİYE OKŞAYICI SÖZLER SÖYLÜYORDU. BİRŞEY DİYECEK OLDU. BİR YANDAN SU İÇİYORUM, BİR TARAFTANDA DEDEMİ GÖZLÜYORUM. DEDEM GÜLÜMSEDİ VE BANA BİRŞEYLER SÖYLEYECEK OLAN ÇALIŞANINI SUSTURDU.
SANKİ O SUYU İÇMEM GEREKİYORMUŞ GİBİ, BİR NAZAR ETTİ. ADAM BAŞKA TARAFA DÖNDÜ. HATTA KENDİ İŞİNE BAKTI. DEDEM İSE NE O AN NE DE SONRAKİ ZAMANLARDA BU HADİSEDEN HİÇ BAHSETMEDİ.
SU İÇMENİN ORUCU BOZACAĞINI ÖĞRENDİM ELBET. BİR DE DEDENİN NE DEMEK OLDUĞUNU O GÜN ÖĞRENDİM.
ÇÜNKİ BİLMEYEREK YANİ UNUTARAK İÇİLEN SU ORUCU BOZMUYORDU. İLK ORUCUM BÖYLE GEÇTİ.
BURADAN HALİT DEDEME RAHMETLER DİLİYORUM.

NUR İÇİNDE YAT DEDECİĞİM DİYORUM.

6 Mayıs 2013 Pazartesi

Halil İbrahim Candemir

GEMİÇ KÖYÜNÜN BAŞARILI İNSANI

2011-07-29 15:50:00

http://www.hasanguler.com/gemicrehberi



HALİL İBRAHİM CANDEMİR
Bugün sizlere köyümüzden birini anlatmak istedim. Hani derler ya adam gibi adam o. Evet adam gibiadam çok dürüst bir delikenlıyı yazabildiğim kelimelerle, sizlere anlatmaya çalışacağım. Onun babası köyümüzün köklü sülalelerinden, İsmail Candemir'dir. Şu an ismini taşıdığı dedesi için, evliya diyebiliriz. Hiç kimseyle münakaşa etmemiş. İnsanları hep kendi gibi bilmiş. Müstesna bir insandı. Allahu Teala Rahmet eylesin. Babaannesi de öyle… Köyümüzün Güzin Ablasıydı. Herkes ona derdini söyler derman arardı. Evine gelmeyen köylümüz yoktu. Fakat konuşulanlar o evde kalırdı. Sadece gelenlerin sıkıntılı sözlerini dinler. Onları rahatlatır. Derdini söyleyenlere derman olurdu. Sır saklayan, eşi benzeri bulunmayan, maviş gözlü bir insandı. Burada şimdi kısa hayatını yazacağım delikanlının, anne tarafından ve baba tarafından soy ağacı, Hacı Mehmet’e kadar gitmektedir. Yani köyümüzde söz sahibi olmuş bir istisna insan Hacı Mehmet, Bu delikanlının akrabası olmaktadır. Öyleyse artık bu ismi vermenin zamanı geldi. Yukarıda anlatmak istediğimiz gencin ismi: HALİL İBRAHİM CANDEMİR dir.

Halil İbrahim Candemirin genlerinde var olan, HACI MEHMETten biraz bahsedeyim.Hacı Mehmeti görenler anlatır. Babam da anlatır hep.Babama"Adamım" dermiş. İri gövdeli, heybetli bir insanmış. Herkes ondan çekinirmiş.. Gıyabında tanıdım. Bir kere çok çok çalışkan bir kimseymiş. Çalışmayı teşvik edermiş. Çalışanları çok severmiş. Çalışmayanları ise azarladığı bile olurmuş. Sözünü dinleten bir kimseymiş.Şöyle bir hadise anlatırlar. Karlı ve çok soğuk bir kış günü, köy kahvesi tıklım tıklım dolu. Hacı Mehmet heybetli cüssesiyle kahve kapısında görülür. Kapıyı kapatmamıştır. Hava buz gibi. Hacı Mehmet'in bakışları da buz gibi. Kahvedekiler merakla ona bakmaktadırlar. Özetle şöyle der. Zeytin ağaçlardadır. Bu gece ne olacağı belli değil. Burada oturmaktan sa bahçelere gitmeli ve ellerimize alacağımız sağlam sırıklarla, ağaçlara vurmalıyız. Sarsılan gövdeler üzerlerindeki kar ağırlığını atmalıdır. Yoksa bu ağırlığa dallar dayanamayacak, bütün mahsül yerlerde harap olacaktır. Bu zararın bir dahaki senesi de var. Bir dahaki sene bu ağaçların dalları kırık olacağından üretim daha az olacaktır. Kahvede bir Allahın kulu kalmamaıştır. Herkes elbirliği ile ve imece usulü, yani hep beraber bahçelerin ağaçlarında biriken ağırlıkları yok etmişlerdir. Şimdi bizim köyde birisi çıkıp bu ve benzeri bir konuşma yapacak olsa, kimsenin umurunda olmaz. Diyoruz ya, lider insanımız yok. Ya da söz dinleyenimiz yok. Fakirliğimizin yegane sebebi bu. Hacı Mehmet Amca, Kapılar gibiymiş. Heybetinden korkarlarmış. Babam diyorki”-Hacı Mehmet beni severdi. Bana gördüğü yerde ADAMIM NASILSIN derdi.” Hacı Mehmet'in babası Köyümüze Aydın'dan gelmiş. Aydın'a da Mardin'den geldiği ileri sürülüyor. Hacı Mehmet'in bir kız kardeşi Ayşe Mahmutlar sülalesinin atası Mahmut'a verilmiş. Bir diğer Kız kardeşi Hatice ise Profesör Cahit Özen'in Dedesine verilmiş. Hatice Hanımın Oğlu Ahmet Ağa ( Ahmet Özen) nın iki oğlu olmuş. Biri Mustafa Özen diğeri ise Profesör Doktor Cahit Özen. Hacı Mehmet'in bir diğer Kardeşi ise Hacı Hüseyin Anar'dır.Kurtuluş savaşı sırasında köyün muhtarıdır. Hacı Hüseyinler sülalesinin Atasıdır. Bir oğlu Mustafa bir Kızı Hidayet'tir, Kızını Avdancıklı Mehmet'e vermiş. Oğlu Mustafa'yı ise Umurbey'den Hatice Hanımla evlendirmiştir. Kızı Hidayet'in çocukları Halil İbrahim Candemir, Sami Candemir ve Sayıt Candemirdir. Oğlu Mustafanın çocukları ise Mehmet Anar ve Ali Anar'dır. Yine Hacı Mehmet'e gelelim. Hacı Mehmet güçlü kuvvetli bir delikanlıdır. O yıllarda şimdiki gibi teknoloji yok. Herşey bilek ve kol gücüyle yapılıyor. Köye yerleştiğinde hanımı varmıymış bilinmiyor. Fakat Hanımını adı Ayşe Hanım. Annemin anlattığına göre çok saygı duyulan tam bir Osmanlı anasıymış. Hacı Mehmet kendi liderliğinde bir çalışma ekibi kurmuş. Kendisi de bu takımın liderliğini üstlenmiş. Köyümüzün bahçe ve tarlalarında bitmek bilmeyen bir enerji ile çalışmışlar. Köyde yaşamış bilge bir insanın anlattığına göre: Hacı Mehmet zengin olmadan önce bol ganimet zeytin olan bir yılda ve zeytinin çok ucuz olduğu o sene, bütün birikimiyle taze zeytin almış. Evdeki büyük küçük her kabın içine zeytin tuzlamış. Bu zeytinler o sene çok çok para etmiş. İşte o sermaye ile köyde satılan tarla bahçe bağ ev ne varsa hep almış. Allah yürü kulum demiş. Çalışmakla zengin olunur mu. Olunur. Bu çalışmak aklı da çalıştırmakla olur. Yine bizim köyde bir Osman Amca vardı. Kalyon Osman derlerdi. "Eğer" derdi. "Bir yıl yaş zeytin satmayıp tuzlarsan, zengin oldun demektir."
Gerçekten her zaman ham madde daha ucuzdur. Ülkemiz sanayi alanında kalkınmadıkça yükselmez diyenlere bir örnekte bu olsun. Buğdayı ekmek olarak satarsak zenginiz. Sütü yoğurt, peynir ve tereyağ olarak satarsak zenginiz. Sadede geleyim. Zeytini tatlandırıp direkt tüketiciye satarsak zengin olduk demektir.
İşte Bu hacı Mehmet çok zengin olmadan önce, nasıl bir hayat yaşamışsa, zengin olunca da öyle yaşamıştır. Hiç kibirlilik yapmamış. Ne olduğunu hiç unutmamıştır. Böyle lider insanlara ülkemizin ihtiyacı çoktur.
Halil İbrahim Candemir'in babası İsmail Candemir'dir. Kendisini çok severim. Faal bir insandır. Köyümüzün arazisinde kurulu asil Çelik Fabrikasından emeklidir. Köyde kendisini sevmeyen yok gibidir. İsmail'in Babası Halil İbrahim Amca( Allahu Teala Rahmet eylesin) her bakımdan dört dörtlük bir insandı. Ya Halil İbrahim Amcanın babası Mehmet Çavuş'a ne demeli? Onu methetmek için sözcüklerin en güzelini kullanmak istedim. Harika bir insandı. Mehmet Çavuş'un sülalesi Köyümüz Kara Aliler sülalesidir. Mehmet Çavuş ve Kardeşi Ali Ertürk'ün anneleri, Bursa'nın AVDANCIK Köyünden gelmiş. Annelerinden dolayı bu iki kardeşe ve çocuklarına Avdancıklı derler..Mehmet Çavuş'un kardeşi de Avdancıklı Ali ERTÜRK' tür. Bu iki kardeş beş vakit namazını hiç aksatmayan, mükemmel insanlardı. Kimsenin kalblerini kırmamışlardır. Gelelim Mehmet Çavuş'a:
Mehmet Çavuş Hacı Mehmet'in Kardeşi Hacı Hüseyin Anar'ın kızı, Hidayet Hanımla evlenir.
Hacı Mehmet Hidayet Hanımın öz amcası olmaktadır.( Kardeşim Orhan bu sülaleden Mehmet Çavuş'un Torunu ile evlendi. Yeğenlerim de Hacı Mehmet sülalesine akraba oldular böylece....)
Sevgili Okuyucular benim ismimi tekrar yazmak zorundayım. Yazı uzun olduğu için karışıklık oluyor. İsmim Hasan Güler.. Paşapınar Köyünden evliyim. Yıllar önce Paşapınar Köyüne gittiğimde, bir kızın babannesi bana bir soru sordu.
"-Hasan sizin köyden bir delikanlıya torunumu istediler. İsmi Halil İbrahim Candemir.."
Bu ismi duyar duymaz. Sevinçle ellerimi şıkırdattım. Çok sevindiğimi belli ettim. Ve dedimki:
"-Bütün bu civar köylerde onun gibi bir genç bulamazsınız. Bu çocuk, tam bir beyefendi olarak yetişmiştir. Çünki onun genlerinde adamlık vardır. Halil İbrahim ADAM GİBİ ADAM dır.".
Halil'in aldığı kıza anne tarafından ben, baba tarafından ise Hanımım akraba oluyoruz. Zaten benim yeğenlerim de Halil'in Hala'sının çocukları oluyorlar. Halil'in Hanımı Nigar Uludağ Hem Gemiç Köylülerin hem de Paşapınar köylülerinin Ve de Muratoba Köylülerinin akrabası olmaktadır. Hep yazıyorum. Köyümüzde akrabalık birbirini sarmaşık gibi sarmıştır. Türkiyede de böyledir. Tüm insanlar birbirlerine uzak yakın akrabadırlar. Ve hiçbir endişe duymuyorum. Bu terör belası sona erecektir. Bizler kan bağı ile birbirimize bağlı vatandaşlarız..
Halil İbrahim Candemir,  Arkadaş canlısıdır. Köyümüzün sevilen, başarılı insanıdır.
Kendisine ancak şunu söyleyebilirim. Aynı şekilde yaşamasına devam etsin. Örnek insan olduğunu unutmasın. Tam bir Müslüman gibi yaşasın. Kimseye yük olmasın. İnsanların yükünü çeksin. Zaten bütün bunları büyük bir sevecenlikle yapıyor.
Allahu Teala ondan, onu sevenlerden ve onun sevdiklerinden razı olsun.
Ben kendisine hayranım. Onu çok seviyorum. Onun gibi gençlere ülkemizin ihtiyacı vardır...





TGRT BELGESEL